Tır garajı nakliyeciler kamyonları, her gün yeni yüklerle dolup taşar. İşe giden sürücüler, sabahın erken saatlerinde garajın kapısını açarak güne merhaba derler. Kamyonlar sıralanmış, her biri farklı bir rotaya hazırlanır; biri İstanbul’a, diğeri İzmir’e, bir başkası ise Ankara’ya yol alacak.
Yükleme alanında hummalı bir çalışma başlar. İşçiler, paletleri dikkatlice kamyonların ambarlarına yerleştirirken, trafo tarafında yağmurdan etkilenmiş lastiklerin yerine yenilerini geçirirler. Kamyonların motor sesleri, garajın içinde yankılanır; her biri ayrı bir hikaye taşır içinde. Yolda ne takılmalar yaşayacaklar, hangi anılarını paylaşacaklar, bilinmez.
Öğle saatleri geldiğinde, kamyonlar yola çıkmış, garajın sessizliği bir nebze bozulmuş olur. Birkaç kişi garajın kenarındaki küçük kafede çayını yudumlayarak yola dair hayaller kurmaya başlar. “Bu sefer nereye gideceğim, hangi şehirleri göreceğim?” gibi sorular zihni meşgul eder.
Aksakallı dede, her gün orada oturur; gençlere iş tavsiyeleri verirken, geçmişten gelen anılarını da unutmadan paylaşır. Tır garajı, sadece bir yer değil, aynı zamanda dostlukların, anıların ve hayat yolculuklarının kesişme noktasıdır.
Gecenin karanlığı çökerken, garaj yeniden hareketlenir; yeni yükler gelir, eski yükler gider. Kamyonlar, yıldızların altında sırayla garaja dönerken, her biri yeniden yola çıkmanın hayalini taşır. Böylece tır garajı, her zaman bir hareketlilik, bir yaşam kaynağı olmaya devam eder.